confessions

ankakusu

- Yazar -

  1. toplam entry 7682
  2. takipçi 1
  3. puan 129375

capanoğlu

ankakusu
milli mucadelede, mucadeleye ayaklanmis olan aile.

(bkz: capanoglu isyani)

soyle ki:
çapanoğlu isyanı; milli mücadele yıllarının başında çıkan bir olaydır. bu hareket, çapanoğulları ailesi dışında başlamış, daha sonra bir anlamda bu aile, isyanın içerisine çekilmiştir. bu nedenle de bu olaya “yozgat isyanı” değil de “çapanoğlu isyanı” denilmiştir. bu geniş ailenin sadece bir kısmı isyana teşebbüs etmiş, diğerleri tamamen olayın dışında kalmıştır. zaten, yozgat halkı da bu olayı hiç benimsememiş, hatta milli mücadele’nin başarışa kavuşması için gayret sarf etmiştir. çapanoğlu isyanı’nın lideri konumunda olan edip, celal ve halit bey’ler çapanoğlu süleyman bey’in üçüncü kuşaktan torunu olan hacı osman nuri bey’in oğullarıdır. hacı osman nuri bey’in dördüncü oğlu olan salih bey ise, bu hadisenin tamamen dışında kalmıştır.
çapanoğlu isyanları’nın genel olarak üç sebebi üzerinde durulur:
1- çapanoğlu celal bey’lerin ittihat ve terakki partisi’nin kötü muamelelerine maruz kalmaları nedeniyle anadolu’nun kurtuluşu için başlatılan milli kurtuluş hareketini bir ittihat ve terakki hareketi olarak değerlendirmeleri
2- daha önce anadolu’daki ayanlar arasında en güçlü olan bu ailenin nüfuzu oldukça büyüktü. son zamanlarda nüfuzunu yitiren bu ailenin tekrar aynı güce ulaşmanın yollarını aramış olmaları
3- yozgat’ta daha önceleri “celali, baba zünnûn ve baba’i” gibi isyanlar da yaşanmıştır. bu isyanların hemen hepsi çeşitli inançların istismarı şeklinde ortaya çıkmış olup, mevcut idareyi ele geçirmek gibi bir hedefleri de yoktur. çapanoğlu isyanı’nı da bir an böyle düşünülecek olursa, bunların kuvâ-yi milliye’yi desteklemeleri gerekirdi. fakat durum aksine tezahür ettiğine göre bu hadisenin sebebinin farklı olduğu açıkça ortaya çıkmaktadır.
mustafa kemal paşa erzurum ve sivas kongrelerinden sonra ankara’ya gelerek “heyet-i temsiliye”nin kuva - yı milliye hareketini tam olarak yürütebilmek için milli kurtuluşa taraftar görünmeyen bazı kişileri görevlerinden almıştır. bu kişiler arasında, afyon mutasarrıfı çapanoğlu celal bey’in yerine muhasebeci arif hikmet bey, yozgat mutasarrıf vekili olarak tayin edilmiştir. heyet-i temsiliye ankara’da bir toplantı yapmış, yönetimi daha esaslı ve sağlam temeller üzerine oturtmak amacıyla 19 mart 1920’de her tarafa telgraflar göndererek, bu iş için temsilci seçilip gönderilmesini istemiştir. çapanoğlu celal ve edip bey’ler bu seçime, padişaha bir isyan olarak değerlendirerek karşı çıkarılsa da, yozgat müdafaa-i hukuk cemiyeti, çapanoğullarının bu itirazlarını dikkate almadan temsilcileri seçmişlerdir. bölgedeki ilk huzursuzluklar yozgat dışında, yenihan (han-ı cedit=yıldızeli)’da ortaya çıkmıştır. yenihan isyanını başlatanların ele başısı durumunda olan postacı nazım ve kara mustafa adlı iki kişi, yıldızeli-akdağmadeni arasındaki köylerde dolaşarak, istanbul hükümeti lehine propaganda yapmaya başlamışlardır. 14 mayıs 1920’de yıldızeli-kaman köyü’nde toplantı yapan postacı nazım ve adamları ankara hükümetine karşı isyan ettiklerini ilan ederler. bu olaylar karşısında hiç bir tedbir alamayan yıldızeli kaymakamı görevinden alınarak, yerine jandarma kumandanı ishanı bey vekaleten atanır. yıldızeli’ndeki olayların gün geçtikçe büyümesi üzerine buraya sivas’tan bir süvari bölüğü gönderilirken asilerde boş durmuyor halkı sürekli kendi emelleri doğrultusunda milli hareket’le ilgili olmayan sözlerle zehirlemeye devam ediyorlardı. durumun gün geçtikçe kötüye gittiğini gören sivasi 3. kolordu komutanı albay hüseyin selahattin bey, piyade taburunu jandarma binbaşı kemal komutasında yıldızeli’ne, 10.alayın ikinci taburunu zile’ye ve tokat’ta bulunan 3. taburu da yine yıldızeli’ne gönderir. hadise oldukça büyümüş, bölgenin tamamını sarmış ve bu isyanların önlenebilmesi için bir hayli güçlük çekilmiştir. ayaklanmalar üzerine gönderilen düzenli birlikler başarılı olamayınca sivas müdafaa-i hukuk üyesi halil bey, 27-28 mayıs 1920’de yıldızeli’nden “her tarafta idare makamları atıl ve ruhsuzdur. acele imanlı ve fedakar kimseler idare başına geçirilmezse durum çok tehlikeli bir hal alacaktır” diye heyet-i temsiliye’ye bir telgraf gönderir. aynı günlerde erkan-ı harbiye idare başına geçirilmezse, durum çok tehlikeli bir hal alacaktır.” demiştir. aynı günlerde erkan-ı harbiye-yi umumiye reisi albay ismet ankara’dan gönderdiği emirde: “kaymakam ile birlikte mahalli bir kuvvet teşkiline başlanmasını ve bu kuvvetin silahlarının kayseri askerlik dairesi başkanlığından istenmesi için akdağmadeni askerlik şubesi başkanlığına talimat verilmiştir.” diyerek, bu bölgenin huzurunun sağlanması için yine bölgedeki kuvvetlerden istifade edilmesinin istemiştir. çünkü, bu yıllarda batı anadolu’da yunan ilerleyişi ile uğraşılmakta ve askeri gücün iç bölgelerde kullanılması istenmekteydi.
bu arada mustafa kemal paşa, yıldızeli ve zile’de bulunan bazı kişileri uyarma ve olumlu fikirler aşılamak için bunların lideri konumunda bulunan çelebi efendi’nin harekete geçirilmesi istemiştir. bununla ilgili olarak mucur askerlik şubesi başkanlığı’na talimat gönderilmiştir. tbmm üyesi olan bektaşi şeyhi çelebi efendi, hasta olduğunu beyan ederek böyle bir yardıma katılamayacağını ifade etmiştir. ankara çevresinde bulunan kuvvetlerin düzce isyan bölgesine gönderilmesi, sivas’taki 3. kolordu’nun önemli bir kısmının da pontuşçuları takip etmesi, eldeki diğer taburların da ancak, şehirlerin iç emniyetini koruyacak durumda olması nedeniyle isyan bastırılamamış, sivas ve tokat gibi büyük şehirler de tehlikeye düşmüştür. bunun üzerine ismet paşa, kazım karabekir paşa’ya bir telgraf göndererek, isyanın bastırılması için süvari birliği istemişse de, doğudaki ermeni meselesi yüzünden bu birlik gönderilememiştir. duruma müdahale etmek için gaziantep çevresinde bulunan kılıç ali bey, 80 kadar adamıyla beraber 1 haziran 1920’de yozgat’a gönderilmiştir. mehmet hulusi efendi ,yozgat’a gelen kılıç ali bey’e çapanoğullarının tutumlarını anlatmış, kılıç ali bey de bir tedbir olması amacıyla kendisine anlatılanları ankara’ya bildirmiştir. celal ve edip bey’lerin evlerini de göz hapsinde tutmaya başlamıştır. yozgat’ta olup bitenleri öğrenen çapanoğlu halit bey, oturduğu arapseyfi köyü’nden yozgat’a gelmeye karar verince, işlerin büyüyeceğinden endişelenen kılıç ali bey, müfrezesini alarak boğazlıyan’a çekilmiştir. mustafa kemal paşa, çapanoğullarının tutumlarından tatsız bir sonuç çıkmaması için, yozgat mebuslarından; çapanoğullarının, memleketin içinde bulunduğu durumu anlatmalarını ve bu yanlış tutumlarından vazgeçmelerini sağlamalarını istemiştir. bunun üzerine süleyman sırrı ve rıza bey’ler yozgat’a gelmişler durumu çapanoğullarına anlatmışlarsa da, onları ikna edememişlerdir. bu tavır üzerine olaya karışan çapanoğullarının tutuklanarak ankara’ya gönderilmesi istenmiştir.
erkan-ı harbiye-yi umumiye reisi albay ismet, 7 haziran 1920’de sivas’taki 3. kolordu komutanı albay selahattin bey’e bu tutuklama emrinin yerine getirilmesi için duyuruda bulunmuş, selahattin bey de görevin ifası için yozgat mutasarrıf vekili arif hikmek bey’i görevlendirmiştir. arif hikmet bey çapanoğullarının adamı olduğundan bu haberi celal ve edip bey’lere duyurması üzerine, bu kişiler 8 haziran 1920’de ailelerini de yanlarına alıp, yozgat’ı terkederek sorgun (köhne)’a giderek, küçük kardeşleri halit bey’in güçleriyle birleşmişlerdir. ertesi gün yozgat’ta sıkıyönetim ilan edilir ve komutanlığına da kılıç ali bey getirilmiştir. yozgat’ın dışında bulunan ve isyan etmeye karar veren çapanoğulları yanlarına taraftar toplarken, tokat ve zile dışında bulunan postacı nazım ile de irtibat kurmak suretiyle ondan yardım almayı düşünürler. çapanoğulları, 13 haziran 1920’de sorgun’u, 14 haziran’da da yozgat’ı ele geçirirler. yozgat’a giren kişilerin elebaşıları arasında çapanoğlu celal ve edip bey’ler ile halit hakkı, salih şekip, mahmut ihsan ve muhlis gibi kişiler de bulunmaktaydı. zaten, olayı organize edenler de bunlardı. isyancılar, 23-24 haziran’da boğazlıyan’a saldırarak, kılıç ali bey’in buradan çekilmesine neden olurlar. bu olay isyancılara cesaret vermiş, çevreden kendilerin yeni katılımlar olmasını sağlamıştır. asilerden bir grup da, 16 haziran’da alaca’yı ele geçirir.
çapanoğlu isyanı; sivas tarafından karaman, çamlıbel, boğazlıyan; kuzeyde, tokat- zile; ve kuzeydoğuda ise, alaca çevresine yayılmıştı. ayaklanma oldukça ciddi boyutlara ulaşmış, ankara’yı tedirgin etmişti. isyan bölgesine gönderilen derme -çatma ordu kalıntıları hiç bir başarı sağlayamadıkları gibi, yer yer de dağılmışlardır. bu isyanın uzun sürmesinin nedenleri başında, ankara’nın elinde muntazam bir gücün bulunmaması, isyan eden kişilerin de bu vatanın evlatları olması nedeniyle, boş yere kardeş kanının akıtılmak istenmemesi ve batı anadolu’da yunanlıların her geçen gün biraz daha topraklarımızda ilerleme tehlikesidir gelmektedir. ayrıca, ingilizlerin yaptırdığı olumsuz propagandalar da bunda etken olmuştur. 19 haziran 1920’de erkan-harbiye-yi umumiye’nin aldığı bir kararla, çerkez ethem ankara’ya çağrılmış ve çapanoğlu isyanını bastırmaya memur edilmiştir. 20 haziran 1920’de ankara’dan hareket eden çerkez ethem, 23 haziran sabahı yozgat’a ulaşır. yozgat’ta öğleye kadar yapılan çarpışmalar neticesinde şehir ele geçirilir. yozgat’ın ele geçirilmesi sırasında çapanoğulları şehri terkettiklerinden dolayı yakalanamazlar. şehirdeki çarpışmalara, ermeniler de isyancıların safında yer almış, hatta bir türlü teslim olmayan ermeniler, ancak evlerinin yıkılması sonucunda teslim olmuşlardır. çerkez ethem, yozgat’a tamamen hakim olduktan sonra hıyanet-i vataniye kanunu’na dayanarak bir askeri mahkeme kurarak, rolü bulunanları cezalandırmıştır. çerkez ethem, yozgat’tan kaçan isyancıların alaca’da toplandığı haberini alınca, yozgat’ta 200 kişilik bir kuvvet bırakarak, 24-25 haziran 1920 gecesi alaca’yı kuşatmış, ertesi günü de kazaya hakim olmuştur. alaca’da tutunamayacaklarını anlayan asiler, bu defa da savunması daha elverişli olan yozgat-alaca yolu üzerinde sarp bir boğazda bulunan arapseyfi’de toparlanmaya başlamışlardır. asilerin düşüncesi, ethem’in asıl kuvvetlerinin alaca’da bulunması sebebiyle alaca’dan yozgat’a dönerken bu geçitte onu pusuya düşürerek yenmekti. bu durumun farkında olan ethem, alaca’da iki gün kalarak, asilerin tamamının arapseyfi’de toplanması için onlara zaman kazandırmak istemiştir. çerkez ethem böylece, asilerin hepsini bertaraf edecekti. nihayet, 27 haziran günü alaca’dan ayrılan ethem önden küçük bir kuvveti ileri sevk ederek asillerin mevzîlendiği yerleri tespite çalışmıştır. durum, ethem’in düşündüğü gibi gerçekleşince, boğazın etrafını sararak, asileri iki ateş arasında bırakıp direnişlerini bertaraf etmiştir. böylece, asilerin direnme gücü arapseyfi’de kırılmıştır. mustafa kemal paşa, ethem’e bir telgraf göndererek, onun bu başarısını kutlamıştır. çerkez ethem, arapseyfi’de asilerin direnişini kırdıktan sonra arta kalanların da ortadan kaldırılması için 27 haziran 1920’de çolak ibrahim komutasındaki 2. kuvve-seyyare kuvvetleri batıdan ve albay refet kuvvetleri kuzeyden gelerek, bölgenin emniyete kavuşmasını sağlamışlardır.

http://www.yozgat.gov.tr/yozgat.php?sayfa=t_8

kayseri türküleri

ankakusu
basta gesi baglari, bastim da kirildi igdenin dali, ceviz oynamaya geldim odana, yarim istanbulu mesken mi tuttun, horozumu kacirdilar, tek tek basaraktan, yekte ve salin da gel olmak uzere, arastirdigim kadariyla su turkuleri kapsamaktadir:

(bkz: akşam aşıp gidiyor)
tomarza (bkz: al alma kızıl alma)
(bkz: al bostancı bir bostan ver hastam var)
(bkz: asmalarda kol uzatmış dallere)
(bkz: aşağıdan gelir hozalı gelin)
niğde-kayseri (bkz: atım kalk gidelim halephaneden)
sarız (bkz: ayrılık hasreti kar etti cana)
(bkz: bir of çeksem karşı ki dağlar yıkılır)
(bkz: ceviz oynamaya geldim odana)
(bkz: çarşıya vardım erikten aldım)
(bkz: dağdan yuvarlandı kayalarımız)
sarız (bkz: daha senden gayri aşık mı yoktur)
bünyan (bkz: dama attım deynekleri)
sarız (bkz: deli gönül yine ah u zar oldu) (leyla)
develi (bkz: deve yüksek atamadım urganı)
(bkz: erkilet güzeli bağlar bozuyor), (bkz: tek tek basaraktan)
bünyan (bkz: eski libas gibi aşıkın gönlü)
(bkz: fadimem süslü gezer)
(bkz: fırın üstünde fırın)
(bkz: gesi bağları)
gesi bağlari (germir ağzı)
(bkz: gine yeşillendi germir bağları)
(bkz: her ne zaman görsem seni everek dağı) (bkz: horozumu kaçırdılar)
bünyan (bkz: kadifeli yastık kadifeli yorgan yer yumuşak)
(bkz: kandilli yazmayı kaldır yüzünden)
bünyan (bkz: karanfilim buşta buşta)
(bkz: nar ağacı ulam ulam)
sarız (bkz: nedir ey gaziler benim yandığım)
kayseri/ çiftlik köyü (bkz: odaları sündürme)
bünyan (bkz: omuz halayı)
(bkz: posta yollarını dolanıyorum)
(bkz: salın da gel)
(bkz: pınarbaşı)-sindel köyü (bkz: sarıkamış dramı )
(bkz: sırma bacı)
bünyan (bkz: sinsin)
(bkz: süpürgesi yoncadan)
(bkz: bünyan) (bkz: şu dağları aşmalı)
(bkz: talas altı haymana)
(bkz: taşa basma iz olur)
(bkz: verdiğin yazmayı bürüneyim mi)
(bkz: yarim istanbulu mesken mi tuttun)
(bkz: yeşil ipek bükeyim)
(bkz: zalim felek değirmenin döndü mü)
(bkz: erciyes krali kozanoglu)
(bkz: germir baglari)
(bkz: havuzu dolandirma)
(bkz: talas yollarini seller burudu)
(bkz: aslamayi asladim)
(bkz: hunat mahallesinde yaylayamadim)
(bkz: talas bagi uzumdur)
(bkz: everek dagi)
(bkz: agladim)
(bkz: aksam asip gidiyor)
(bkz: ali dagi derler de daglarin hasi)
(bkz: alli yemeni)
(bkz: altunu bozdurayim galice)
(bkz: asikar olmaz)
(bkz: asmalar)
(bkz: ayri degiliz)
(bkz: ayvanin irisine)
(bkz: bahce duvarini astim)
(bkz: benim aslan gayserilim)
(bkz: bir ah olsam hukmeylesem)
(bkz: bu gece), (bkz: sukut u hayale ugradim)
(bkz: cuvaramin incesi)
(bkz: davul zurna caliniyor)
(bkz: derdim var benim)
(bkz: durnamin kanadi ala)
(bkz: duvarimiz yok)
(bkz: evin onu sarmasik)
(bkz: evlerinin onu cevirme)
(bkz: geceleri yatamadim)
(bkz: gel aglama gul aglama)
(bkz: gordum de geldim)
(bkz: gul dedim)
(bkz: hasta gibiyim)
(bkz: hozali gelin)
(bkz: indim kuyu dibine)
(bkz: insanimiz var), (bkz: ey sofu)
(bkz: insanliga deger verir)
(bkz: kaleden inis mi olur)
(bkz: kapi ardina asivermis elegi)
(bkz: kar yagar burum burum)
(bkz: kara cadir is mi tutar)
(bkz: kara da koyun hos koyun)
(bkz: kasin mihrabimdir)
(bkz: kayalar kayalar yuksek kayalar)
(bkz: kekligimin kafesi)
(bkz: kirlangiclar yuksek yapar)
(bkz: koyumun kizi)
(bkz: kucuk yasta aldim sazi elime)
(bkz: kucukten gormedim ana kucagi)
(bkz: neyleyim ben boyle yari)
(bkz: oy mendil oyali mendil)
(bkz: sari kiz)
(bkz: serseri sevgilim)
(bkz: sevdigim) (bkz: sen gonlumun)
(bkz: turku gozlum)
(bkz: ulkemi ozledim), (bkz: kederli gunlerim)
(bkz: unutuldum), (bkz: dunya degirmeninde)
(bkz: uzat ellerini)
(bkz: vefasiz ciktin)
(bkz: yar gitti gideli)
(bkz: yuk ustunde pusular)



kaynaklar:
www.turkuler.com
www.kayseri.gov.tr
www.turkudostlari.net




yekte

ankakusu
kayseri turkusudur.

of of kandilli yazmayı kaldır yüzünden
alırım dedin de döndün sözünden
lisanlara geldim senin yüzünden
yekte yekte anam yekte
pastırmalar denkte
ne olursa olsun delikanlılıkta
of of karadır kaşların gözlerin üzüm
bilirim sevdiğim yanıyor özün
beni seviyorsun ellerde gözün
yekte yekte yavrum yekte
pastırmalar denkte
ne olursa olsun delikanlılıkta
yekte yekte anam yekte
pastırmalar denkte
ne olursa olsun delikanlılıkta

http://www.klarnet.net/kubat--yekte_yekte_free_mp3_downloads_90825.htm

ahmet gazi ayhan

ankakusu
ahmet gazi ayhan

her ne zaman görsem seni everek dağı
yüreğimde bir incecik sızı var
ah ile geçirdim ömrümün çağı
şu anlımda ne bitmedik yazı var
çoğu gitti şu ömrümün azı var...



5 mart 1921 yılında kayseri’nin endürlük köyünde doğmuştur. babası mehmet öldüğünde henüz 3 yaşında olan ayhan, annesi hanımın’ın köyü akçakaya’da büyümüş ve ilkokul tahsilini zencidere’de yapmıştır. bu okulda kilise orgunu kendi kendine çalmayı öğrenerek orgtan çıkan ulvi sesten son derece haz duymuş ve bu durum onun ilk defa müzikle de tanışması olmuştur.

ailenin tek çocuğu olan ayhan, ilkokulda iken hem okumuş hem de üvey babasının bakkalında çalışmıştır. hayatının en acımasız ve zor yıllarını çocukluk yıllarında yaşayan ayhan, 9-10 yaşlarındayken, komşuları olan hacı ömer sabancı emmisinin onu da diğer büyükleri gibi çalışmaya adana’ya göndermesiyle devam eder. çırçır fabrikasında balya basarken, balyadan arasında sıkışır onu kimse fark edemez, kendine yol açarak balyadan kurtulmayı başaran ayhan o telaşla ve korkuyla soluğu kayseri de alır. fırın çıraklığında, saat tamirciliğinde ve daha birçok işler dede çalışmış olan sanatçının asıl mesleğinin marangozluk olması kendi sazını kendisinin yapmasına da olanak sağlamıştır. makine aksamında da anlayan sanatçının dikiş dikmeye kadar her türlü iş elinden gelirmiş ii. cihan harbi dolayısıyla kahramanmaraş ve konya’da 4 sene askerlik yapan ayhan bu sebepten dolayı konya tavrının tüm türkülerini asılları kadar güzel söyler ve yorumlamıştır. askerlik dönüşü demiryolları marangoz atölyesi’nde çalışmıştır.

çok küçük yaşta tahta kaşığı at kılı bağlayarak saz çalmaya başlamış ve saz çalmayı ona öğreten hiç kimse olmamıştır bu büyük kabiliyeti babasın dan almış olan sanatçının annesi ise köyün mevlüt okuyucularındanmış. kayseri türkülerini çok küçük yaşta ananesinden öğrenmiş ilk sazını amcası hediye etmiş babası çok güzel saz çalarmış onsuzda saz çalıp, zeybek oynayan babasının yeteneğini alan ayhan “bunu yapamadın ama ben dek ekimle saz çalıyorum” dermiş.

ince sesleri zenginleştirmek için sazların göğsüne doğru perde koyarak sazın daha çok ses vermesini sağlayan ahmet gazi ayhan müzik kabiliyetini yüksek bir saz virtüözüymüş. aynı zamanda şair olan sanatçı saatlerce saz şairiyle karşılıklı atışırmış hazır cevap nüktedan bir yapısı olan ayhan irticaları hicivli şiirler ve besteler yapmıştır. 1944 yılında ankara radyosunun açmış olduğu stajyer sanatçı imtihanına arkadaşlarının “bu sınavı sen kazanamazsın” iddiasıyla girmeye karar vermiştir 1950 senesinde serbest çalışmak için ankara radyosu’ndan ayrılmış ve 1954 yılında da geri dönmüştür.

türk halk müziği’nde pek çok derlemeler yapmıştır. kayseri’ye, akçakoca’ya, bahçesine, erciyes dağına ve avcılığa tutkun olan ahmet gazi ayhan her zaman oranın özlemlerini ve hasretini çekmiştir. unutmadığı pek çok anılarını köy sohbetlerine mahsus havasıyla anlatır ve dinleyicileri kendine hayran bırakmış.

9 şubat 1987 yılında hayata gözlerini yuman ahmet gazi ayhan zincirli kuyu mezarlığına defnedilmiştir.

http://www.turkuler.com/tgv/ahmetgaziayhan.asp

aşık seyrani

ankakusu
aşik seyrani

seyrani, 19. yüzyılın önemli şahsiyetlerinden biridir. türkçe’yi şiirlerinde başarı ile kullanması, işlediği konuların dün olduğu gibi bugün de tazeliğini koruması ve yaşadığı devrin sosyal hayatından manzaralar sergilemesi, onun önemini ortaya koyan hususlardan birkaçıdır.

seyrani’nin asıl adı mehmet’tir. kayseri’nin develi ilçesinde doğmuştur. doğum tarihi 1800’dür. babası, oruza camii imamı cafer efendi, annesi emine hatun’dur. üç kardeşi olan seyrani, ailenin en büyük evladıdır.

ilk eğitimini babasının yanında tamamlayan seyrani, halasiye medresesi’ne devam etmiş, ancak tahsilini yarım bırakmıştır. onun dini, tasavvufî bilgilerinin kaynağını teşkil eden ve şiirlerinde tesiri açıkça görülen bu tahsilin hayatındaki yeri önemlidir.

seyranî, genç yaşta şiire başlamış ve ünü kısa zamanda çevresine yayılmıştır. askerlik sebebiyle uzak diyarları görmüş, memleketini, evini barkını bırakıp istanbul yollarına düşmüştür. istanbul’da bulunduğu süre içinde köprülü medresesi’ne devam etmiş ve hat sanatı ile nakkaşlık öğrenmiştir.

aşıklar, halkın kulağı ve dilidir. halkın sevgisinin ve öfkesinin en açık bir şekilde görüldüğü yer, aşıkların sazı ve sözüdür. işte bundan dolayıdır ki, yönetimler ya karşısındakileri çeşitli şekillerde susturmaya çalışmış veya onları yanlarına çekerek faydalanma yoluna gitmiştir.

seyrani’nin istanbul yılları sultan abdulmecit devrine rastlar. istanbul’un çeşitli yerlerinde aşık kahveleri vardır. bu kahvelerde sık sık yarışmalar düzenlenmektedir. saray, seçkin aşıkları toplayıp yarışmalar tertiplemekte, onlara çeşitli hediyeler dağıtmakta, yine 30-40 şairi saraya bağlayarak, onlara maaş bile vermektedir.

seyrani, istanbul’da kaldığı yıllarda şairlerin toplandığı meydan kahvelerine devam etmiş, düzenlenen yarışmalara katılmış, devrin önde gelen şairlerini pes ettirmiştir. saray çevresince iltifata layık görülmesine rağmen o, haksızlığa, yolsuzluğa, israfa ve her türlü kötülüğe karşı isyan eden bir ruh haline sahip olduğundan olayları değerlendirişi, yapılan değişiklikler karşısındaki tavrı ile her zaman sarayla uygunluk göstermemiştir.

özden mahrum, taklide dayalı bir takım yenileşme hareketleri, adalet çarkının adaletsizce işleyişi, rüşvet, cehalet, onun ruhunda fırtınalar uyandırmaktadır. halkın görüp, duyup söylemediği şeyleri o, hiç çekinmeden sazıyla, sözüyle dile getirmekte, müsebbipleri kim olursa olsun açıkça onları hicvetmektedir. padişahlar, halkı soyup soğana çeviren herkes, onun "hiciv oklarından" nasiplerini almaktadırlar.

arının deliğine çöp sokan seyrani, arıların hücumuna uğrar. istanbul’da sığınacak yeri kalmayınca nüfuzlu hemşehrilerinden birinin yardımıyla halep’e kaçırılır. seyrani’nin bu gurbet hayatı üç yıl sürer. bu arada kadiri tarikatına mensup olur.

bağdat ve mısır’ı dolaşan seyrani, daha sonra adana yolu ile develi’ye döner. develi’de bağıyla, tarlasıyla uğraşır. develi ve kayseri’de şiirleriyle, sohbetleriyle dost halkasını genişletir. fakat o bunlarla tatmin olmaz, bir müddet sonra elinde sazıyla memleketin çeşitli yerlerini dolaşmaya başlar. yaşı ilerleyip de artık dizlerinde dolaşacak derman kalmadığını görünce memleketine döner ve ömrünün kalan kısmını develi’de tamamlayarak 1866’da hakk’ın rahmetine kavuşur.



destan / aşik seyrani

asırda acâib işler çoğaldı
bilmem bu işleri kimler ediyor
dünyayı hep rezil köpekler aldı
gelen umeraya karşı gidiyor

biraz bahsedeyim ehl-i zamandan
yahşılar aşağı düşdü yamandan
aralık itleri olmuş kumandan
uyuz it kurtlara kumanda ediyor

buğday unu beğenmiyor enikler
iplikten aşağı düşdü ipekler
hep sedire geçti itler köpekler
hanedan ayakta hizmet ediyor

koltuk kılı fark olmuyor sakaldan
tüccarlar aşağı indi bakkaldan
aslanlara çoban düşmüş çakaldan
şimdi aslanları çakal güdüyor

mekteple medrese ortadan kalktı
meyhane kerhane meydana çıktı
ar namus denen şey ortadan kalktı
şimdi kişi bildiğine gidiyor

sarhoşlar çoğaldı kalmadı ayık
bu asır böylece hallere layık
müzevvirin adı muhbir-i sadık
şimdi kişi bildiğine gidiyor

isimlerin tebdil etsem satılmaz
cisimlerin tahvil etsem zat olmaz
altun eğer vursan eşek at olmaz
şimdi kişi bildiğine gidiyor

şahinler yurdunu tutdu yarasa
baklava yerine geçdi pırasa
şimdi rağbet deyyus ile terese
zamane bunlara rağbet ediyor

boy kürkünü beğenmiyor köçekler
babasına aklöğretir çocuklar
yumurtadan burnu çıkan cücükler
horoz oldum diye cik cik ediyor

küçükler büyüğe çorap geydirir
tatlıyı insana acı yedirir
seyrani zamane böyle dedirir
şimdi kişi bildiğine gidiyor.

http://www.ilkadimdergisi.com/171/acikkapi-erkanozdemir.htm

talas yollarıni seller burudu

ankakusu
kayseri turkusudur.

talas yolları seller bürüdü
ipekli mendilim yeller sürüdü
leylam senin aşkında ömrüm çürüdü
hadi leylam hadi günler doğuyor
zalım annen dama çıkmış bizi görüyor

talas bahçelerinde gülden geçilmez
leyla’nın evleri selde geçilmez
emunun içinde eşin geçilmez

haydi leylam hadi günler doğuyom
senin aşkın ciğerime ateş savıyor

erciyes’ten talas’a ırmaklar akar
damların başında güzeller bakar
leyla senin gülüşün cihanı yakar

haydi leylam haydi günler doğuyor
senin aşkın ciğerime ateş savıyor

http://www.talas.gov.tr/talas_kulturel_manitur.asp

talas bagi uzumdur

ankakusu
kayseri turkusudur.

talas bağı üzümdür
o yar iki gözümdür
yere tesir etmiyor
yanık yanık sözümdür
vay vay vay imanım

küp içinde ayvalarım
ben o yare hayranım
içtim cik pekmezinden
ben o yüzden hayranım
vay vay vay imanım

pekmez küpü deyince
içi dolu pirince
vereceğim bir bardak
o yar bize gelince

http://www.talas.gov.tr/talas_kulturel_manitur.asp

everek dağı

ankakusu
kayseri turkusudur.
(bkz: everek)

her zaman görsem seni everek dağı
yüreğimde bir incecik sızı var
ah ile geçirdim ömrümün çağı, vay çağı
eteğinde bir yavrunun izi var anam izi var

yosunlardan ayakların gaydı mı
yavru şahin gibi boynun eğdi mi yar eğdi mi
sarı saçın mor menevşeye değdi mi
iskarpinde bir incecik tozu var anam tozu var

be hey gara dağ gel insaf eyle
nerdeyse dağlar yavrum söyle
iki elim koynumda da merhamet eyle vay eyle
çoğu gitti şu ömrümün azı var oy oy

alinti...calinti...

aslamayi asladim

ankakusu
kayseri turkusudur.

aşlamayı aşladım aman
haydide yeni sevdalara başladım aman
bir güzelin uğruna aman
haydide işi gücü boşladım aman

a canım da naz eylediğin yeter aman
şimdi de horozlar öter

koca kuşu vurdular aman
haydide kanadını kırdılar aman
ben buralı değilim aman
haydide bana tuzak kurdular aman

http://www.tuysuz.com/melodie/indexturkish.php?from=1020&encwords=&encyoresi=&enckaynagi=

erkilet güzeli

ankakusu
kayseri turkusudur.
(bkz: havuzu dolandirma)
(bkz: elmali)
(bkz: su gelir bulanarak)

erkilet güzeli bağlar bozuyor (amanın aman, ben yandım aman)
kirpikleri kalem olmuş yazıyor (canım, canım)

tek tek basaraktan
bade süzerekten
inci dizerekten
gel canım gel aman

cevizin yaprağı dal arasında (amanın aman, ben yandım aman)
güzeli severler bağ arasında (canım, canım)

tek tek basaraktan
bade süzerekten
inci dizerekten
gel canım gel aman

hey ağalar ben bir hata işledim (amanın aman, ben yandım aman)
elma sanıp al yanağı dişledim (canım, canım)

tek tek basaraktan
bade süzerekten
inci dizerekten
gel canım gel aman

erkilet günaydır gölge basmamı (amanın aman, ben yandım aman)
suç olan yiğidi beyler asmalı (canım, canım)

tek tek basaraktan
bade süzerekten
inci dizerekten
gel canım gel aman

alinti...calinti...

gesi bağları

ankakusu
gesi bağları

of) gesi bağları´nda dolanıyorum
yitirdiğim yarimi aman aranıyorum
bir çift selamına güveniyorum

gel otur yanıma hallerimi söyleyim
halimden bilmiyor ben o yari neyleyim

(of) gesi bağları´ndan gelsin geçilsin
kurulsun masalar rakı konyak içilsin
herkes sevdiğini alsın seçilsin

atma anam atma şu dağların ardına
kimseler yanmasın anam yansın derdime

(of) gesi bağları´nda üç top gülüm var
hey allah´tan korkmaz sana bana ölüm var
ölüm varsa şu dünyada zulüm var

gel otur yanıma hallerimi söyleyim
halimden bilmiyor ben o yari neyleyim

http://www.turkusokagi.com/sozler.asp?islem=gor&id=102

germir bağları

ankakusu
gesi bağları’ndan sonra germir bağları


ayda kayar

ermenice ‘‘kırmızı’’ anlamına gelen adı ‘‘konaklar’’ olarak değiştirilince, mahkeme kararıyla yüzyıllardır kullandığı adını geri alan kayseri’nin germir köyü, şimdi de ‘‘germir bağları’’ türküsüyle adını duyuruyor.

trt kayıtlarında kaynağı kayserili sanatçı ahmet gazi ayhan olarak gözüken türkü, okan murat öztürk’ün geçtiğimiz hafta piyasaya çıkan ‘‘bergüzar’’ (hatıra) adlı albümünün ilk parçası oldu.

germir bağları türküsü, kayseri’de ‘‘gesi bağları’’ kadar ünlü. ancak ne yazık ki türkü şimdiye kadar sanatçılar tarafından pek fazla seslendirilmemiş.

okan murat öztürk, trt arşivlerinde bulduğu türküyü son albümüne almaya karar vermiş. birbirine kavuşamayan aşıkların hikayesini anlatan türküyü kayda aldıktan hemen sonra hürriyet pazar ekinde germir köylülerinin, köylerinin yüzyıllardır kullanılan adını geri almak için verdikleri savaşı okumuş.

germir’de türk, ermeni ve rumların yüzyıllar boyunca birarada yaşadıklarını bu haberden öğrenen öztürk, seçiminden daha da mutlu olmuş. çünkü, germir’in türkiye’nin etnik ve kültürel çeşitliliğinin bir minyatürü olduğunu düşünüyor, bu çeşitliliğin hiç bir zaman yok olmamasını diliyor.

klip germir’de çekilecek

germir’in hikayesini okuduktan sonra türkünün sözlerine bir başka gözle bakmış öztürk. artık türkünün iki farklı dinden gencin aşkını anlattığını düşünüyor. germir’de türküye ait anlatılan hikaye de bunu doğruluyor. germirlilere göre türkü bir türk genciyle bir rum kızının umutsuz aşkını anlatıyor.

öztürk, şimdi germir bağlarında klip çekmeye hazırlanıyor. böylece germir’i daha iyi tanıtacağına inanıyor. türkiye’de farklı inançlardan insanların birbirleriyle hiç de düşman olmadan yaşadıkları germir gibi birçok köy, belde olduğunu vurgulayan öztürk, bu yerlerin hiç değişmemesini, rengini kaybetmemesini istiyor.

6’nci albümde 11 türkü

öztürk’ün 6’ncı albümü bergüzar’da kayseri’nin yanı sıra ankara, sögüt, doğu karadeniz, malatya, sivas, erzurum, kırşehir, erzincan ve inebolu yörelerinin her biri ayrı hikayesi olan 11 türküsü yer alıyor. albümün isim babası ise öztürk’ün birlikte çalıştığı yakın dostu erkan oğur.

hürriyet pazar’da kapak olmuştu

germirliler’in köylerinin adını geri almak için verdiği mücadele 14 temmuz 2002’de ersin kalkan’ın yazısı ve kutup dalgakıran’ın fotoğraflarıyla hürriyet pazar ekine ‘‘adını geri alan köy germir’’ başlığıyla kapak olmuştu.

köyün ermenice ‘‘kırmızı’’ anlamına gelen adı 40 yıl önce ani bir emirle ‘‘konaklar’’ olarak değiştirilmişti. germir’le birlikte adı ‘‘aydınlar’’ olarak değişen tavlasun’da yaşayanlar, 1988 yılından itibaren eski adlarını almak için mücadeleye başladılar. 10 yıl sonra yeniden eski ismine kavuşan tavlasun, germirlilere de cesaret verdi. germirliler elbirliğiyle yazdıkları dilekçelerle başvurularını yaptılar ve 2000 yılında hiç benimseyemedikleri ‘‘konaklar’’ adından kurtuldular.

kayseri’ye 5 kilometre uzaklıkta bir vadide kurulu olan ve tarihi 750 yıl öncesine dayanan köyde 6 cami, 2 rum ve bir de ermeni kilisesi bulunuyor. köyün adı rumca’da kermiria olarak geçiyor ama kimse anlamını bilmiyor. ermenice’de germir kırmızı anlamına geliyor. bu ismin köydeki yapılarda kullanılan taşların renginin kırmızıya çalmasından ileri geldiği anlatılıyor. ama ismin anadolu dillerinden gelmiş olmasının kuvvetle muhtemel olduğunu söyleyenler de var.

calinti... hurriyet gazetesi.

germir bağları

ankakusu
kayseri turkusudur.

gine yeşillendi de aman germir bağları hey

bakarım erimez erimez dağların karı hey

bergüzar yollamış da aman ellerin yari hey

saçını boynuma boynuma dolar ağlarım hey

verseler yarimi yanıma güler oynarım hey

arabaya taş koydum ben bu yola baş koydum

seni geleceksin diye sol yanımı boş koydum

gine güzler geldi de aman yollar işledi hey

gözüm yaşı durmuş iken gene başladı hey

benim yarim suna boylum aman nerde kışladı

saçını boynuma boynuma dolar ağlarım hey

verseler yarimi yanıma güler oynarım hey

arabaya taş koydum ben bu yola baş koydum

seni geleceksin diye sol yanımı boş koydum

327 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol